Kardeşler Arası Çatışmalar


En az iki çocuğu olan her aile bir gün kardeş çatışmasını tadacaktır. Bu, son derece evrensel ve doğal bir süreçtir. Kardeşler arası çatışmalar, bireyin kişilik gelişimini, sorun çözme, zor bireylerle baş edebilme, rekabeti yönetebilme, ötekinin fikirlerin anlama ve saygı gösterme, uzlaşma ve anlaşma, dayanıklılık, direnç becerilerini geliştirmesine imkan sağlar.

Peki kardeşler çatıştığında, kalıcı bir psikolojik hasara neden olmamak için ebeveynler nasıl bir tutum sergilemeli?

  • Öncelikle ebeveynlerin içsel bir yolculuğa çıkması gerekiyor. Ailenin kaçıncı çocuğu olduğu, kardeşleriyle çatıştığında kendi ebeveyninin verdiği tepkinin ne olduğu, bu durumun kendisini nasıl etkilediği, çocukken bu süreçlerde neye ihtiyaç duyduğunu irdelemek önemli. Zira iyileştirilmeyen yaralar anne baba oluktan sonra çocuk- ebeveyn arasında hortluyor. Yani çocukluğun hayaleti etrafta geziniyor. Klinik gözlemim; ailesinde evin küçük çocuğu olan ebeveynin, kendi çocuklarından küçük olanı daha iyi anlayabildiği, ailesinde büyük çocuk olanın da büyük çocuğuyla daha rahat empati kurabildiğini gösteriyor.
  • Ebeveynlerin kendi konumlarını değerlendirmeleri de çok kıymetli. “Benim yaptığım herhangi bir şey çocuklarım arasındaki ilişkiyi olumlu/ olumsuz etkiledi mi?”, “Anne baba olarak kendi kardeşlerimle ilişkim nasıl ve çocuklarım bunu nasıl gözlemlerler?”
  • Her çocuğun anne babasına doyacak, sevgiyi ve ilgiyi paylaşmaksızın hissedebileceği zamanlara ihtiyacı vardır. Tüm çocuklarla, mümkün olan fırsatlarda bireysel vakit geçirmek, şahane çocukluk anılarının oluşmasına imkan sağlayacaktır.
  • Zaman zaman çocuklar kardeşleri hakkında olumsuzluk belirten cümleler kullanırlar. “Ablamdan nefret ediyorum”, “Keşke o hiç olmasaydı” gibi. Ebeveynler genelde bu söylemlerin aksini iddia eder. “Yok canım, ablanı elbette seviyorsun, bugün biraz kafan karıştı!” gibi cümleler kurarlar. Oysa çocukların olumsuz hisleri dışarı çıkmadan, olumluları inşa etmek mümkün değildir. “Bazen ablanı çekilmez buluyorsun”, “O keşke hiç olmasaydı diye düşünüyorsun” gibi söylemlere çocuğun cümlelerini ona geri vermek, ona anlaşıldığını hissettirir. Ebeveynin bu yansıtmaları çocuğun duygularını anlamasını destekler.
  • Ailece oyunlar oynamak, seyahat etmek, programlar yapmak bütün aile üyelerinin yakınlaşmasına olanak sağlar. Burada önemli olan nokta; çocukları, rekabete dayalı oyunlardan ziyade, işbirliğine imkan sağlayan oyunlara yönlendirmektir. Hele bir de çatışan kardeşler oyun içinde bir takım olabilirlerse süreç tadından yenmez.
  • İnsan evladının yaşamdaki en büyük gayelerinden biri sevildiğini hissetmektir. Çocuklar, ebeveyninin kimi daha çok sevdiğini merak eder ve cevabı çılgınca ararlar. Oysa hiçbir çocuk daha çok sevildiğini işitmek istemez. Bu çok korkutucudur zira. Kendi lehine dahi olsa evlatlarını ayırt edebilen bir ebeveyn çocukta kaygı uyandırır. Çocuklar esasen biricik olduklarını işitmek ister. “Senin bakışın, ince düşünceli oluşun, hislerin kimsede yok. Sen bir tanesin. Sen benim canım kızımsın” gibi.
  • Genelde ebeveynler her bir çocuğuna eşit davranmak zorundaymış gibi hissederler. Oysa eşitlikten ziyade, ihtiyaca odaklanmaktır mesele. O esnada bir çocuğunuzun size daha çok ihtiyacı varsa bunu ifade etmek anlamlı olur. “Haklısın. Çok uzun zamandır ağabeyinle sohbet ediyorum. çünkü yarın turnuvası var ve bu önemli. Planlamamız gereken şeyler var. Sabretmenin zor olduğunu biliyorum. İşimiz biter bitmez senin yanına geleceğim ve o şahane oyunu oynayacağız” gibi bir açıklama, çocuğa ebeveyninin ihtiyaç anında tüm çocuklarıyla ilgileneceğini kavramasını sağlar.
  • Her türlü kıyaslama kardeşler arası ilişkileri gerer. “Ablan senin yaşındayken hep ödevlerini kendi yapardı” gibi söylemler, çocuğun “Madem iyilikte en iyisi değilim, o halde kötülükte en iyisi olayım” gibi bir sonuca ulaşmasına neden olabilir. Öte yandan çocuğun diğerine üstün olduğu bir alan fark ediliyorsa, bu özellikleri diğer çocuğun yanında ifade etmeye lüzum yoktur.
  • Çocukların çatışmaları yaratıcı şekilde ifade etmelerine olanak sağlamak çok etkili olur. Örneğin öfkesini kardeşine vurarak ifade etmek isteyen çocuğa “Bu evde kimsenin birbirine zarar vermesine müsaade edemem. Hislerini oyuncak bebek/ hacıyatmaz üzerine gösterebilirsin”, ‘duygularını çizebilirsin, yazabilirsin’ gibi bir yaklaşım çok daha anlamlı olur.
  • Bazı durumlarda işler çığırından çıkar ve kardeşler birbirine fiziksel ve duygusal şiddette bulunurlar. Ebeveynin bu süreçteki konumu çok önemlidir. Ebeveynler çatışmalarda taraf olmaktan kaçınmalıdır.

  Burada 7 adımlı bir eylem planı hayata geçirilebilir;

  1. Öncelikle dikkati saldırganca davranan çocuğa değil, zarar görene vermekte fayda var.

“Yüzüne bakayım. Kızarmış. Gel hemen buz koyalım”

  1. Görüneni tasvir edin

Birbirinize çok kızmışsınız!”

“Dinozoru atmak üzere olan bir çocuk görüyorum. Diğer çocuk da sandalyeyi fırlatmak üzere.”

  1. Sınırları çizin ve gerekirse çocukları ayırın

“Bu çok tehlikeli. Birbirinize zarar veremezsiniz. Herkes önce tek başına sakinleşsin.”

  1. Sükunet sağlanınca her iki çocuğu da sırayla ve sabırla dinleyip, yaşanan durumu ekleme yapmadan ifade edin.

“Bu oyuncakla sen oynamak istedin, ama ağabeyinin alması seni kızdırdı.”

“Sana ait bir eşyayı kullanmadan önce sana sormasını dilerdin.”

  1. Durumun önemli ve zor bir konu olduğunu belirtin

“Bu önemli bir konu. Aynı oyuncağı aynı anda kullanmak isteyen iki kişi var.”

  1. Her iki çocuğun da birbirini dinlemesini ve birbirinin anlattıklarından anladıklarını ifade etmelerini bekleyin.
  2. Her sorunu onlar adına çözmeniz mümkün değil. Çözümü onlara bırakın.

“Birlikte bu konuyu nasıl çözebileceğinizi düşünün. Adil bir çözüm bulabileceğinize inanıyorum” deyip, yaratıcı önerileri onlardan bekleyin

  • Tartışmaları kimin başlattığı önemli değildir. Tartışma için en az iki kişi gerekir. Dolayısıyla kimin başlattığını sorgulamak, ebeveyni bir yere götürmeyecektir. Çocukların hislerini, duygularını ve düşüncelerini ifade etmelerini desteklemek etkili olur.
  • Hiç bir çocuğa ayrıcalık tanınmamalıdır. Büyüğe büyük, küçüğe küçük olduğu için tanınan imtiyazlar, çocuklardaki adalet duygusunu sarsar..
  • Çocuklara kendilerini sakinleştirebilecekleri teknikler öğretin. Öfkelenince 10’a kadar saymak, güvenli bir yer hayal etmek vs. gibi.
  • Yaşanan tartışmaların altında nelerin yatabileceğini araştırın. Bazen kronik öfke, değersizlik ve çeşitli yaşam olayları çatışmalara neden olur.
  • Kardeşlikle ilgili hikayeler ve öyküler çocuklara okunabilir veya çocuklar kendileri okuyabilir.
  • Kardeşleri olan diğer çocuklara program yapılabilir. Böylece çocuklar, yaşadıkları kaygı, korku, öfke, kıskançlık gibi duyguların pek çok kişi tarafından yaşandığını ve bunun doğal olduğunu gözlemleme fırsatı elde ederler.
  • Demokratik bir ev ortamı yaratmak önemlidir. Herkesin aynı düşünemeyeceği, farklılıkları hoşgörüyle karşılamanın mümkün olduğu bir iletişim ortamı yaratmak önemlidir. Ailede herkesi ilgilendiren kararlar alırken, tüm aile meclisini toplamak ve çocukların da fikirlerini almak anlamlı olur. .Kimi zaman aile toplantıları yapıp, evdeki kurallar ve sınırlar hakkında konuşabilmek etkilidir. Bu toplantılarda evin temel kurallarını belirlemek önemlidir. Bağırmak, isim takmak, kapıyı vurmak gibi davranışların nasıl karşılandığı, aile bireylerinin bu davranışlar olduğunda nasıl hissedebildiğini aile meclisinde konuşabiliyor olmak önemlidir. Herkesin kendisini ifade edebilmesine olanak sunmak önemlidir. Alınan kararlar için de takip toplantıları oluşturabilirsiniz.
  • Tüm çabalara rağmen paylaşmak konusunda sorun yaşanıyorsa, paylaşılamayan nesne bir süreliğine ortadan kaldırılabilir.
  • Bir şeyin yönetimi konusunda sorun yaşanıyorsa planlama yapılmalıdır. Örneğin; televizyonda hangi kanalın izleneceği konusunda sıkıntı yaşanıyorsa, haftanın günlerini planlamak önemlidir. Pazartesi-Çarşamba Zeynep’in, Salı-Perşembe Ozan’ın kumanda günleri olması gibi.
  • Bazı ailelerde kardeş tartışmaları büyük kavgalara dönüşebilmekte, bu süreçler çocukların ve ebeveynlerin duygusal ve ruhsal süreçlerini, günlük işlevselliklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Böyle durumlarda uzman desteği alınmasını ve aile terapistiyle görüşülmesini öneririm.

Kaynaklar

Aletha Solter, Çocuğunuza Kulak Verin

Adele Faber & Elaine Mazlish, Kardeş Rekabeti

 

 

 

Makalemizi Faydalı Buldunuz Mu?

Aşağıdaki yıldızlara tıklayarak oyunuzu verin.

Makalemiz okuyucumuzun oyuyla 5 üzerinden puan almıştır.

Beğenmenize Çok Sevindik!

Bizi sosyal medyada takip etmek ister misiniz?

Beklentilerinizi Karşılayamadığımız için Üzgünüz 🙁

Makalemizi geliştirmemize yardımcı olun!


Aşağıdaki formu doldurarak, makalemizle ilgili sorularınızı yazarımıza iletebilirsiniz. Toplam yorum sayısı: 0

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İrem Polat - Klinik Psikolog
İrem Polat; Eyüboğlu Koleji’ndeki lise eğitiminin ardından İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji & Uluslararası İlişkiler bölümlerinden (çift anadal) mezun oldu. İngiltere’de University of Westminser’da örgütsel psikoloji alanında yüksek lisansını tamamladı. İkinci yüksek lisansını İstanbul Bilgi Üniversitesi Klinik Psikoloji programında yaptı ve programdan ‘çift ve aile terapisti’ olarak mezun oldu. Hedefe Psikoloji, Davranış Bilimleri Enstitüsü ve Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde ‘klinik psikolog’, Aydın Üniversitesi psikoloji bölümünde ‘yarı zamanlı öğretim görevlisi’, Eyüboğlu Koleji, İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı, Helen Doron gibi eğitim kurumlarında ‘okul psikoloğu’ olarak görev yapmıştır. İrem Polat, şu anda kurucu ortağı olduğu Mita Psikoloji'de klinik psikolog olarak hizmet vermektedir. Çocuk, ergen, yetişkin ve ailelerle psikoterapi çalışmalarını sürdürmektedir. Çeşitli firmalarla marka işbirlikleri yapmakta, şirketlere ve psikoloji alan uzmanlarına özel eğitimler düzenlemektedir.
Open